13 Mayıs 2009 Çarşamba

Kırk Dokuzuncu Yazı

Otobüs-Minibüs(Dolmuş)-Taksi-Servis sahiplerinden şunu istiyorum; "Maaşallah" yazmayı öğrenin... Çünkü o "Maşallah" diye yazılmıyor... "Maşaallah" hiç değil...

----------------
Now playing: Britney Spears - Why Should I Be Sad
via FoxyTunes

12 Mayıs 2009 Salı

Kırk Sekizinci Yazı

Bu aralar "keşke kendi hayatımı yaşasaydım" düşüncesine çok kaptırdım kendimi... Şimdi düşününce bu yazıyı okuyor olsaydım muhtemelen "yaşamıyor musun ki kendi hayatını?? kimin hayatı ki bu??" derdim... Sen de diyorsundur belki... Belki de demiyorsundur... Diyorsan oku devamını...

Hayır, yaşamıyorum... Annemlerin hayatını yaşıyorum... Senin hayatını yaşıyorum... Bugüne kadar aşık olduğum herkesin hayatını yaşıyorum... Bugüne kadar arkadaşım olmuş herkesin... Ya da hiç tanımadığım herkesin... Obama'nın mesela... Tayyip'in... Dünya üzerinde var olan ve artık var olmayan herkesin... Lidyalıların... Hz. Muhammed'in... Osman Bey'in... Kendim hariç herkesin...

Kendi hayatımı yaşıyor olsaydım böyle olmazdı çünkü... Kendi hayatımı yaşıyor olsaydım hiç okumamıştım... Okumazdımdan kastım tabii ki kitap okumamıştm değil... Eğitim almazdım... Dünya üzerinde var olan uyuşturucuların çoğunu denemiştim şimdiye... Bana bir şekilde çekici gelen tüm kadınlarla sevişmiştim... Sevişmeye de devam ediyordum... Çekici olma nedenleri güzellikleri, yetenekleri, zekaları, tavırları ya da sadece sigara içmeleri olabilir... Ama onlarla yine de sevişmiştim... Yalnız önemli bir nokta; yatmıştım değil, sevişmiştim... Hiçbirine aşık olmamıştım, hiç kimseye aşık olmamıştım... Bulabildiğim tüm müzikleri dinlemiş, tüm filmleri izlemiştim... Devamlı geziyordum... Sürekli... Bugüne kadar beni etkilemiş olan herkesle ilgili bir şarkı yazmıştım... Muhtemelen sonuncu şarkıyı da az önce Ryan Gosling'e ithaf etmiştim...

Şu anda bu yazıyı yazmak yerine bir gemide, muhtemelen Sri Lanka'ya gidiyor, kokainimle eğleniyor, bugüne kadar hiç dinlememiş olduğum bir Soul şarkısını dinliyor ve Sofia Coppola ile sevişiyor olurdum... Sri Lanka olmasının nedeni de çok istiyor olmam falan değil, sadece ilk sırada olmaması açısından...

Hayatımın sonunda da muhtemelen Yunanistan'da, sahilde, hayatım boyunca aşık olduğum tek insanla Ouzo içerek evliliğimizi kutluyor olurdum... Hayatımızın geri kalanının planları yapıyor olurduk... Ama hayatımın sonu olacağı için hiç gerçekleşmeyecek planları...

O insan kim olurdu bilmiyorum... Belki Britney olurdu, belki o olurdu, belki sen olurdun, belki de bugüne kadar hiç tanımadığım biri olurdu... Bilmiyorum...

Bütün bunları neden yazdım?? Çünkü ben artık bunları istiyorum... Şu andaki hiçbir şey yeterli gelmiyor bana... Yukarıda yazdıklarımdan hiçbirini yapamıyorum çünkü... Hiçbirini! O yüzden yeterli değil hayatım bana... Saygılar...



P.S: Evet çirkin bir kadın ama o filmleri kim çekse sevişirdim...

Kırk Yedinci Yazı

İnsanlar çok sağlam değişir... Bunu fark ettim... Mesela bu insan eskiden böyleymiş;



sonra böyle olmuş;



Garip, değil mi??


----------------
Now playing: Santogold - Gerri and the Holograms
via FoxyTunes

Kırk Altıncı Yazı




Santogold'un "Be Stiff" isimli şarkısını "Be Spiff" diye okuyup çok heyecanlanıp anneme falan dinletmeme kaç puan veriyorsunuz??

----------------
Now playing: Britney Spears - Perfect Lover
via FoxyTunes

Kırk Beşinci Yazı

Buradan yazımı okuyan tüm arkadaşlarıma sesleniyorum; son lokmalarımı istemeyin! Ben o son lokmaları özenle sona bırakıyorum... En son ağzım(dilim?!) bayram etsin diye... Mesela yediğim yemeğin içinde "hede" var tamam mı?? O hedeyi sevmiyorum ben... Hep hedeyi yiyorum yiyorum, sona hedesiz lokma bırakıyorum tamam mı?? Sonra gelip benden o son lomkayı istersen bütün o yediğim hedelerin hesabını nasıl vereceksin bre zübük?!

Neden mi böyle damardan girdim ben bu yazıya?? Cevap veriyorum; bilmiyorum... Ben aslında buraya izlediğim filmleri ve Mayfest kritiklerini yazmaya oturdum ama nedense bir anda sinirlendim... Üstelik hani bugün benzer bir olay yaşadığımdan falan da değil... Öyle... Aklıma geldi bir anda...

Mayfest diyorduk... Meayfest güzeldi aslında... Aslında diyorum çünkü ikinci gün(cuma) bir onu görmenin ve sarhoşluğun birleşimiyle bir ağlamalar falan oldu... Ama olsun iyiydi yine... Canla alanın ortasında, müzik kesildikten sonra "senin çükün var, benim çüküm yok" diye kavga falan ettik, yere yol paramızı attı... Komikti... Amma ve lakin birinci ve üçüncü günler lezizdi... Birinci gün sarhoştum bir de üstüne, baya tatlı oldu... Deve güreşi falan bile yaptık... Free Hugs da yaptık... Sarıldık yine millete... Bak...



O benim işte evet... O günün devamında da içip içip deve güreşi, altta kalanın canı çıksın gibi oyuncuklar oynadık... Nedenini bilmiyorum, sarhoştuk... Neyse efenim sonra ikinci gün ben ağladım mağladım, vodakmızı aldılar zaten... Günün ortalarında falan okul kimliğimi kaybettim ben... Öyle bir gündü o... Son gün de sarhoş olamadım ama çok eğlendim... Dans mans ettik işte... Sonra ben Laura Marling'e benzeyen hatunu gördüm yine... Nüfus cüzdanımı kaybettim falan... Gece 00.15 servisiyle gidelim dedik, muhabbet ettik dolandık okulda... Sonra meğer öyle bir servis yokmuş, onu öğrendik... Hemen şöförümü aradım, geldi aldı bizi... Ay le ye baba! bir de koskoca şenlikte tüm son dönem tutan sanatçılarının 2-3 şarkısını çaldılar ama 1 tane Britney Spears çaldılar, ayıpladım...

Üç günün ortak yönleri de şunlardı; plastik bardaklar, 4-5 kere yenen yemekler, kanda dolaşan bol miktarda alkol, müzik...

Bugün de derslerimin çoğu bitti, hava da güzel falan diye kendimizi dışarı attık Denizle... Bira sergisine falan gitmeye çalıştık, bitmiş... Sonra Denizlere gittik, ben uyudum... Zaten Denizlerin evi bana "uyuuu uyuuu" diyor hep... Ev gibi... Yani evim gibi... Sonra da film izledik... Bir sürü film aldım Deniz'den... Önümüzdeki üç gün okulum da yok, manyak gibi film izlemeyi planlıyorum... Bir de çilek manyağı oldum ben, devamlı çilek yiyorum... Çilek alınınca 2 günden fazla durmuyor evde... Öyle, delirdim ben... Evet bitti bu yazı... Saygılar...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Kırk Dördüncü Yazı


Görüntü sizi aldatmasın, ben ödev yapıyorum aslında şu anda... Gerçekten... Sadece o kadar uzun süre politika ve gençlerin ilişkisini yazmaktan sıkıldım... Hem 600 kelime gibi azıcık bir şey kaldı... Üstelik benim daha 2 saat vaktim var...

Bugün Mayfest başlıyor... Sonunda... Aylardır "Mayfest olsun artık" diye geziyordum, sonunda oldu... Hava falan da güzel... Free Hugs pankartlarımız da hazır...

Cumartesi günü tekrar Dogma'yı izledim Zeyneple... Ve inanılmaz bir film olduğunu karar verdim bir kez daha... Buyrun size birkaç diyalog...

Metatron: I am to charge you with a holy crusade.
Bethany: For the record, I work in an abortion clinic.
Metatron: Noah was a drunk. Look what he accomplished. And no one's even asking you to build an ark. All you have to do is go to New Jersey, and visit a small church on a very important day.
Bethany: New Jersey? That doesn't sound like much of a crusade.
Metatron: Aside from the fine print, that's it.
Bethany: What's the fine print?
Metatron: [mumbling into glass] Stopacoupleofangelsfromenteringandthusnegatingallexistence.
Bethany: Wait, wait, wait. Repeat that.
Metatron: Stop a couple of angels from entering and thus negating all existence. I hate when people need it spelled out for them.

Bethany: McHenry is pretty far from Jersey, might I ask what brings you guys to Illinois?
Jay: Some fuck named John Hughes.
Bethany: "16 Candles" John Hughes?
Jay: You know him too? That fucking guy. Made this flick "16 Candles" right? Not bad it's got tits in it, but no bush. Of course Ebert over here don't give a shit about that stuff cause he's all in love with this John Hughes guy and rents every one of his movies. Fucking "Breakfast Club" all these stupid kids actually show up to detention, fucking "Weird Science" where this one chick wants to take off her gear and get down, but aw, no she don't cause it's a PG movie, and then there's "Pretty In Pink" which I can't watch with this tubby muthafucker any more, because everytime we get to the part where the red head hooks up with her dream guy, he starts sobbin' like a little eight-year-old with a skinned knee and shit. And nothing is worse then watching a fat man weep.

Nun: You don't believe in God because of Alice in Wonderland?
Loki: No, "Through the Looking Glass". That poem, "The Walrus and the Carpenter" that's an indictment of organized religion. The walrus, with his girth and his good nature, he obviously represents either Buddha, or... or with his tusk, the Hindu elephant god, Lord Ganesha. That takes care of your Eastern religions. Now the carpenter, which is an obvious reference to Jesus Christ, who was raised a carpenter's son, he represents the Western religions. Now in the poem, what do they do... what do they do? They... They dupe all these oysters into following them and then proceed to shuck and devour the helpless creatures en masse. I don't know what that says to you, but to me it says that following these faiths based on mythological figures ensure the destruction of one's inner-being. Organized religion destroys who we are by inhibiting our actions... by inhibiting our decisions, out of... out of fear of some... some intangible parent figure who... who shakes a finger at us from thousands of years ago and says... and says, "Do it - Do it and I'll fuckin' spank you. "

Jay: Get offa me. I wanna see what's up. What the fuck is this shit? Who the fuck are you, lady? Why the fuck did you hug my head?
Metatron: Quite a little mouth on him, isn't there?
Jay: What the fuck is this, The Piano? Why ain't this broad talking?
Metatron: I believe the answers that you seek lie within my companion's eyes.
Jay: What the fuck does that mean? Has everyone gone fuckin' nuts? What the fuck happened to that guy's head? I want some...
[God kisses him on the cheek. Jay faints]

Bethany: What's he like?
Metatron: God? Lonely. But funny. He's got a great sense of humor. Take sex for example. There's nothing funnier than the ridiculous faces you people make mid-coitus.
Bethany: Sex is a joke in heaven?
Metatron: The way I understand it, it's mostly a joke down here, too.

Rufus: You know what the dead do with most of their time? They watch the living. Especially in the shower.
Jay: I can't wait to die.

Bethany: Wait a minute. Christ. You know Christ?
Rufus: Knew him? Shit, nigga owes me 12 bucks!

[about Azrael's neutrality in the Holy Conflict]
Jay: What are you, some kind of fucking chicken?
Azrael: No, I was an ARTIST, STUPID! I WAS INSPIRATION! A muse has no place in battle!
Serendipity: So after the fallen were banished to hell, God turned on those who wouldn't fight, and Azrael was sent down with the demons.
[mockingly]
Serendipity: Something he considers a GRAVE injustice!
Azrael: Ah, come on! Don't tell me you NEVER questioned the judgement, Serendipity.
Serendipity: No. It never bothered me. So you were an artist! Big deal! Elvis was an artist. But that didn't stop him from joining the service in time of war. And that's why he's The King, and you're a schmuck.

Liz: He said that faith is like a glass of water. When you're young, the glass is small, and it's easy to fill up. But the older you get, the bigger the glass gets, and the same amount of liquid doesn't fill it anymore. Periodically, the glass has to be refilled.
Bethany: You're suggesting I need to get filled?
Liz: In more ways than one. You need to get laid, Bethany Sloane. You need a man, if only for ten minutes.
Bethany: It's been my experience that the average male is never a man. Not even for ten minutes in his entire lifespan.
Liz: That'a a bit militant. You thinking of joining the other side?
Bethany: Couldn't do it. Women are insane.
Liz: Then YOU need to go back to church and ask God for a third option.
Bethany: I think that God is dead.
Liz: The sign of a true Catholic.

[Angels have no genitalia]
Metatron: See? I'm as anatomically impaired as a Ken doll.

Jay: All right, but let's say we're caught in a situation where we've got like five minutes to live, like a bomb or something is gonna go off. Would you fuck us then?
Bethany: In that highly unlikely situation? Yeah, sure.
Jay: She's a slut. Bunnnng.

Jay: Guys like us just don't fall out of the fucking sky, you know.
[Rufus falls out of the sky]
Jay: Beautiful, naked, big-titted women just don't fall out of the sky, you know.

Rufus: In the three years I followed His ass around Jerusalem, did I ever get laid? Hell no. And I was in my prime. I could've been knee-deep in shepherd's daughters, not to mention fine-ass Mary Magdalene. She had a thing for dark meat, if you follow me.

Serendipity: I'm responsible for nineteen of the twenty top-grossing films of all time.
Bethany: Nineteen?
Serendipity: Yeah, the one about the kid, by himself in his house, burglars trying to get in and he fights them off? I had nothing to do with that one. Somebody sold their soul to Satan to get the grosses up on that piece of shit.

Rufus: I'm telling you, man, this ceremony is a big mistake.
Cardinal Glick: The Catholic Church does not make mistakes.
Rufus: Please. What about the Church's silent consent to the slave trade?
Bethany: And its platform of noninvolvement during the Holocaust?
Cardinal Glick: All right, mistakes were made.

Serendipity: How? That's the only thing I couldn't figure out.
Azrael: Oh no, I've seen way too many Bond movies to know that you never reveal all the details of your plan, no matter how close you may think you are to winning.

Bethany: Stall Bartleby from going into that church.
Jay: How the hell am I supposed to do that?
Bethany: Think of something.
Jay: I already did, but it takes two of us.

[after meeting God]
Jay: You want to hear something sick? I got half a stock when she kissed me.

Azrael: Quit killing people, that's high profile.
Loki: Oh, lighten up.

Bethany: What are you?
Metatron: I'm pissed off is what I am! Do you go around drenching everyone who comes into your room with flame-retardant chemicals? No wonder you're single.

[Bethany meets Serendipity]
Bethany: Let me guess. The 14th Apostle, left out of the Bible because she's a woman?
Rufus: This girl's no woman.
[to Serendipity]
Rufus: No offense.
Bethany: Oh, so those weren't tits I saw Jay cozying up to?
Serendipity: [hugs her breasts] What, these? You should know better than anybody at this table that tits don't make the woman.
Rufus: Hell, the tubby coat-wearin' motherfucker's got tits, that damn sure doesn't make him a woman.
Serendipity: Bethany, you of anyone should know that tits dont make a woman. As you can tell, I lack definition.
Jay: [off the screen] Hey! They're getting a free show! Let me see that shit!


Bethany: Then - I don't mean to sound ungrateful - but what are you doing hanging around?
Jay: We're here to pick up chicks.
Bethany: Excuse me?
Jay: We figure an abortion clinic is a good place to meet loose women. Why else would they be there unless they like to fuck?

[sleep talking]
Jay: I didn't come in you, Pete, I swear.

Jay: You know, I hear pregnant women can have sex until their third trimester.
Bethany: I'll keep that in mind.

[after Rufus has fallen from the sky]
Bethany: Speaking of which, you're awfully nude. Rufus, is it?
Rufus: Yes, Rufus it is. It's usually 'Long Rufus' but it's a little cold out here, ya know?

Bethany Sloane: Why are we here?
God: [pokes Bethany's nose] Nweep.

Bethany: [on Azrael] So he's a Muse too?
Serendipity: Former Muse.
[sing-song]
Serendipity: He was kicked out...
Azrael: Oh, by all means, tell them, Serendipity. Tell them how I was slighted by the Almighty.
Serendipity: You got what you deserved, you yellow shithead.
Azrael: Ever the fucking apple polisher!

[the Stygian Triplets close in on Bethany]
Jay: Snootch to the motherfuckin' nootch!
[Jay and Silent Bob kick the Triplets' asses]

Jay: Maybe he's got a message on him like in CON AIR
Rufus: AWWWW man did that movie suck
Jay: [hiding behind silent Bob] Kill it kill it
Rufus: Con Air Con Shit

[Rufus starts walking]
Bethany: Wait a second! Between guys with wings, guys falling out of the sky, and guys trying like hell to fuck me, I think I've been pretty patient so far, and I'm not taking another step until you tell me where the hell you came from!
Rufus: Me? I came from heaven.
[starts walking again]

Loki: [to Bartleby] Who makes out with their wife?

Hadi dağılın bakalım... İzleyin bu filmi de...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Kırk Üçüncü Yazı

Müzik dünyasının en çok kazanan 14. hatununa aşık olduğuma karar verdim ben bu arada... Üstelik en çok paparazi çeken ve takip edilen insanı bu... Eğlence dünyasının en çok koruması olan insanı ayrıca da... Yani bir gün ona ulaşma şansım pek yok gibi... Ama denemeye devam yani yine de, değil mi?? Ayrıca ben varken Maddona neden?? Benden bahsediyoruz burda! Beni de öp böyle... Ay lev ye Britney!




----------------
Now playing: Britney Spears - Crazy
via FoxyTunes

Kırk İkinci Yazı


Msn'e kafam girsin, tamam mı?? Viskiyi bu kadar pahalı yapan tüm insanlığa da kafam girsin... Adam gibi bir içelim edelim dedik okulun şenliğinde, sonuç olarak 90 lira sadece içkiye verecek gibiyim... Geriye kalan 10 liramla da sigara paramı bile karşılayamayacağım... Yol parası hakkındaysa hiçbir fikrim yok... Üstelik canım istediğinde "beni alsanaaa" diye aradığım özel şöförüm babam da Almanya'da olacak... Yarın 6'da Kızılay'a inmem gerekmesine de kafam girsin... Okulda beklesem ayrı dert, eve gitsem ayrı dert... Ayrıca sigara neden bu kadar kokulu?! Biraz kokusuz olsa bence kimse rahatsız olmaz, her yerde de içeriz yani... Tamam, insanlar yine "sağlığa zararlı bık bık" yapar ama bariz bir rahatsızlık olmadığı zaman çok da takmazlar bence... Geçen gün de bu konuda arkamdan vuruldum zaten... Ben ki sigaranın bırak pasif içildiğinde, aktif içildiğinde bile zararının yararından az olduğuna inanan bir insanım; benim arkadaşım nasıl sigara yasağına "iyi oldu" der?! Sana da bu lafın için kafam girsin sayın Ayşegül! Sizlerle Şubat 2008 sayılı Roll dergisinin arka kapağındaki bu yazıyı paylaşmak istiyorum ve bu kadar uğraşmama değsin, okuyun lütfen... "Sigara Yalanları" diye geçiyor yazı... Önceki blogda kendi kendine silinmişti yazı, umarım böyle bir saçmalık olmaz...

Yüzlerce yıldır, dünyanın her yerinde , tütün insanoğlunun dostudur. Rahatlamak için, uyarılmak için ve çeşitli hastalıkların tedavisi için kullanılagelmiştir, sosyal ritüellerin temel unsurlarından biridir.
Bir dakika, çizin bu lafları! Sigara içmek kaçınılmaz olarak ölümünüze yol açacak rezil, iğrenç bir alışkanlıktır. Kimse isteyerek sigara içmez, tiryakiler sigara şirketleri tarafından kandırılmış acınası müptelâlardır. Tütün kökü kazınması gereken bir vebadır. Ben de, birkaç yıl öncesine kadar birinci paragrafa değil, ikinci paragrafa inananlardandım. Mülayim bir tiryakiydim ve az kalsın sigarayı bırakıyordum. Fakat, sigara aleyhtarı kampanyaların histerisi ve iddialarındaki çelişkiler şüphemi cezbetti. O günlerden beri sigara meselelerini derinlemesine irdeliyorum. Dosyalar dolusu istatistiği inceledim, doktorlarla ve akademisyenlerle görüştüm, bir yığın araştırmacı ve aktivistle temas kurdum. Ve şu kanaate vardım: Sigara içmenin tehlikeleri -ve özellikle "pasif içicilik"- ziyadesiyle abartılıyor. Bu, bilimdan çok siyasetle, güç ilişkileriyle ve kâr maksadıyla alakalı bir abartma.
İnsanın kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden birinin sigara içmek olduğu konusunda "bütün uzmanlar hemfikir". Vaktiyle "bütün uzmanlar" mastürbasyonun körlüğe yol açtığı, eşcinselliğin hastalık olduğu, marijuananın insanı cinaî manyağa çevirdiği konularında da hemfikirdi.
Günümüzde kansere kafayı takmış durumdayız. Bu belki tıbbın ve bilimin kanser karşısındaki çaresizliğinden kaynaklanıyor. Küçümsemek gibi bir maksadım yok, babam kanserden öldü. Yine de, günah keçisi aramakta fazlasıyla yobaz olduğumuzu düşünüyorum. Medyadaki taze haberler saç boyasının, meşrubatların ve oral seksin kansere yol açtığını iddia ediyor.
Akciğer kanseri, sigarayla en sıkı irtibatlandırılan hastalık. Ancak bu irtibat, neden-sonuç ilişkisiyle değil istatisliklerle kuruluyor. Bir başka değişle sigara tiryakilerinin akciğer kanserine yakalanma risklerinin daha yüksek olduğu istatistiklere dayanılarak söyleniyor, sigaranın kansere yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanarak değil. Bu, ilk başta verdiği izlenimden çok daha önemli bir ayırım. Sigara aleyhtalarının iddiaları istatistiklere dayanıyor, ancak istatistikler bilim değildir.
İnsanlara sigarayı bıraktırarak akciğer kanserinin azaltılması fikri anlamlı geliyor. Ne var ki, sigarayla akciğer kanseri arasındaki ilişki, sandığımızdan çok daha zayıf.
Genel konsensüs Sir Richard Doll'un 1950'li ve '60'lı yıllarda yaptığı ve hâlâ "temel ölçü" addedilen araştırma yankılıyor. Doll'a göre 100 bin tiryakiden 160'ı akciğer kanserine yakalanırken, sigara içmeyen 100 bin kişi içinde akciğer kanserine yakalananların sayısı 7. Yani sigara içenlerin, içmeyenlere kıyasla akciğer kanserine yakalanma ihtimali 24 kat fazla. Yüzde olarak söylersek yüzde 2.4. Yüzde olarak ifade edilen "risk"lerden şüphelenmek gerekiyor. Zira, bu yüzdeler bilgilendirmekten çok korkutmayı hedefliyor.Doll haklı olsa bile, sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanmama olasılığı yüzde 98. Bu, aynı verilerin başka türlü sunulması veya ambalajlanmasından başka bir şey değil. Ama kulağa daha az korkutucu geldiği âşikar. başka birçok çeşitli istatistik daha var. Amerika'nın yerlileri, beyaz Amerikalılara kıyasla akciğer kanserine yüzde 50 oranında daha az yakalanıyor -beyaz Amerikalılardan çok daha fazla sigara içtikleri halde. Sigara içen Çinli kadınların sayısı çok az, buna mukabil dünyadaki en büyük akciğer kanseri yüzdesi onlarda. Akciğer kanseri dünyanın her yerinde 1930'lardan beri sürekli artıyor, ancak sigara tiryakiliği ise giderek azalıyor. Japonya, dünyanın en çok sigara içilen ülkelerinden olduğu gibi, yaşam süresinin en uzun olduğu iki-üç ülkeden biri. Bununla birlikte, Japonya'da son 30 yıldır akciğer kanseri ve kalp hastalıkları sürekli artıyor. Bu artışın sebebi, beslenme alışkanlıklarının ve hayat tarzlarının giderek Amerikanlaşmasıdır belki de.
Akciğer kanseriyle ilişkili 40 civarında faktör söz konusu, fakat bu hastalığı sigarayla ilişkilendirmek en kolayı. ABD Sağlık Genel Müdürlüğü, sigaranın kansere yol açabileceğini 1964'te ilan etmişti. O tarihten bu yana çok sayıda insan sigara içmeyi bıraktı. Ama ne kadar çok insan sigarayı bırakırsa bıraksın sigara aleyhtarı yobazlar tatmin olmuyor. Onun için dikkatlerini şuna yoğunlaştırıyorlar: "Sigara bağlantılı hastalık." Bu, sigara aleyhtarlarının en zekice buluşu. Bir hastalığın "sigara bağlantılı" olması, o hastalığın sigaradan kaynaklandığına dair elimizde herhangi bir kanıt olduğu anlamına gelmiyor. Sadece, birilerinin sigaranın o hastalığa yol açan faktörlerden biri olduğuna karar verdiği anlamına geliyor.
Eski, ama ihmal edilen bir aksiyom var: Zehiri zehir yapan dozudur. Küçük bir doz arseniğin bir sakıncası yok, ama fazla içilen portakal suyu ölümcül olabilir. Ilımlı tiryakiliğin -günde on sigara civarı- zararlı olmadığı, aksine faydalı olduğu yönünde birçok kanıt mevcut. Verdiği zevk bir yana (bunun elbette günümüz tıbbında yeri yok), stres azaltıyor, kilo kontrolünü destekliyor ve birçok hastalığın semptomuna, örneğin Alzheimer'a, Parkinson'a, bağırsak ve rahim kanserlerine iyi geliyor.
Pasif içicilik (ya da Çevresel Tütün Dumanı - ÇTD) sigara aleyhtarlarının kutsal kâsesi. Çünkü, ÇTD'nin zararlı olduğu kanıtlanırsa -en azından öyle algılanırsa- tiryakilerin hak, tercih, tolerans gibi gerekçeleri bertaraf edilecek. Dünya Sağlık Örgütü'nün 1975'teki konferansında, Britanya'nın Sağlık Genel Müdürü Sir George Godber şöyle diyordu: "Aktif içicilerin çevrelerindeki insanlara, özellikle ailelerine ve çocuklarına zarar verdikler algısının yaygınlaştırılması zaruridir." Ve böylece ÇTD araştırmaları furyası başladı.
Pasif içiciliğin zararlı olmadığına zerre şüphem yok. İnsanlar dumandan hoşlanmıyorsa, havalandırma tertibatları geliştirmeli. O da yetmiyorsa ayrı mekânlar olmalı.
Havalandırma tertibatları, sigara içilen mekânlardaki havayı, şehrin sokaklarındaki havadan daha temiz hale getirebiliyor. Yapılan ölçümler şunu gösteriyor: Sigara içilen ve havalandırma tertibatı olan bir mekânın havası, sigara içilmeyen fakat havalandırma tertibatı olmayan bir mekânın havasından daha temiz. Sigara yasağının büyük bir tahribat yaptığını düşünüyorum. Bu tahribat sadece ekonomik değil: Hoşgörüsüzlüğü, toplumsal gerilimi ve gammazlama kültürünü besliyor, her türlü toplum mühendisliğine örnek teşkil ediyor. Ama, en çok hakikati tahrip ediyor. Amerikan Bilim ve Sağlık Konseyi'nin tütün dostu olmayan başkanı Elizabeth Whelan şöyle diyor: "ÇTD'nin kronik hastalıkların oluşmasında rol oynadığı iddiası, bilimsel dayanaktan yoksun. Pasif içicilikle erken ölüm arasında ilişki kurmak gerçekleri eğip bükmektir."
Dünyada 1.2 milyar tiryaki var. Onları, sigaranın ölümcül, kendilerinin de tedaviye muhtaç müptelâlar olduklarına inandırırsanız, fermakolojik nikotin için -bant, sakız, sprey- devasa bir piyasanız var demektir. Tiryakiler ayrıca antidepresan ilaçların da hedef kitlesidir.
Farmakoloji endüstirisinin sigara aleyhtarı kampanyanın motoru olması tesadüf değil. Johnson and Johnson sigara aleyhtarı kampanyalar için yarım milyar dolardan fazla para harcadı., sigara aleyhtarlarının alıntı yaptıkları araştırmalar şu veya bu biçimde ilaç şirketleri tarafından finanse ediliyor. İlaç şirketlerinin sigara yasağından yana tavır alan siyasetçileri ödüllendirmesine dair yığınla örnek var.
Bu adamlar muharebelerin birçoğunu kazanıyorlar, ama savaşı kazanamayacaklar. Kısa vadede, sadece tiryakiler için değil, hayat tarzları "riskli" ve "sağlıksız" olan herkes için işler kötüye gidecek. "Haklarımız" için yalvarıp yakarmanın manası yok, zira hem intihar eden, hem de cinayet işleyen insanlar olarak görülüyoruz. Yapmamız gereken, sigara aleyhtarlarının bilimsel sahtekârlıklarını ve çıkar çatışmalarını hedef almaktır. Bunlar mahkeme salonunda kanıtlanabilir şeylerdir.

Evet, yukarıdaki yazı Joe Jackson'ın "Sigara, Yalanlar ve Devlet" başlıklı makalesinden kısaltılarak alınmıştır... Şimdi dağılın!

----------------
Now playing: Flo Rida Ft. Kesha - Right Round
via FoxyTunes

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Kırk Birinci Yazı (Etkinlik ilanı olarak da bilinir)

7 Mayıs 2009 Perşembe günü öğleden sonra Bilkent Üniversitesi Mayıs Festivali'nde Free Hugs etkinliği düzenlenecektir... Bekleriz... Buyrun geçen seneki etkinliğimizden fotograflar...










----------------
Now playing: Britney Spears - Perfect Lover
via FoxyTunes

Kırkıncı Yazı

Ben bugün tavır koymaya karar verdim okuyucu... Yani o beni aramıyorsa, bana selam vermiyorsa ben niye yapayım ki?? Değil mi?? Baya da kendi çapımda koydum tavrımı... Selam vermedim falan... Gelip kendi verene kadar bekledim... Cooldum... Ama gel gör ki az önce eski beraber fotograflarımıza baktım ben... Sonuç olarak içimde tüm o tavırdan sonra "seni seviyorum yaaa" diye ağlayarak onu arayabilecek bir canavar var şu anda... Onu durdurmalıyım... Bir de tuvaletten bloga yazı yazmak çok acaipmiş be... Saygılar...