Ey İstanbullular, hepiniz çıldırdınız mı?! Çarşamba akşamı İstanbul'a vardığımda üstümde bildiğimiz kapüşonlu, fermuarlı bir şey ve Adidas'ın eşofman(eşofman?!) üstü şeysi vardı... Şundan:
Neyse efenim teyzemle buluştuk servisten indiğim yerde... Kabanın yok mu dedi bana... Kaban?! Bu Havada... Hava çok soğuk falan dedi... Bunları söylerken üstünde de kaban var... Neyse... Bugün Evrim'den dönüyorum... Tişörtleyim ve terliyorum... Kısa kolluylayım yani... Ve yanımda kabanlı falan insanlar vardı! Nasıl bir şehir bu İstanbul?!
Neyse geçiyorum bunu... Dün çıktım evden, dolmuşa bindim... Ordan vapurla karşıya geçtim... Tünel'e bindim, İstiklal'e gittim falan... Ordan bi de hop, tramvayla yukarı çıktım... Biraz da yürüdüm Evrim'e gidiyorum... Kendisi kuzenim olur... O sırada kendi kendime diyorum ki "lan ben o kadar para neyin verdim, bir de üstüne yürüdüm... Ne için?? Kuzenime gidiyorum... Konsere geçeceğiz ordan da..." Sonra Ankara'yı ne kadar çok sevdiğimi anladım... "Maksimum 2.20 TL vererek güzel Ankaramın her yerine gidebiliyorum... Canım yaa..." dedim sonra... "Fak İstanbul!" falan da dedim...
Ben bunları düşünerek yürüyorum işte... Bir yandan da yanlış hatırlamıyorsam "Fungu - Little Black Dress" dinliyorum, bir de yemek yiyorum... Çizburger almışım, kolam da var... Bir anda "laylaylom" moduna girdim... Taksim İlkyardım'un önünden geçiyorum tam, beynimden vurulmuşa döndüm! Karşımda bir afiş, "Mystery Jets 17 Nisan 2009" diye... "Anam!" dedim, "Ben gitmiyorum bugün Ska Circus'a! Buna gidiyorum ben!"... Gelin görün ki onca insana söz vermişim, e konsere gitsem kalacak yerim yok, Evrim Bey Ankara'ya gidiyor o gün... Herkese küfrettim sonra, duyurmadılar konseri diye... Üzüle üzüle gittim Evrim'e... Sonra ordan internetten baktım, DJ Setmiş... Ama Mystery Jets ne kadar DJ Set olur onu da bilemedim... Yine de yalandan ferahlattım içimi biraz... Sonra çağla almış Evrim, karşı komşusu ve aynı zamanda bir arkadaşı olan G. hanım ile onu yedik, gaza gelelim diye Sublime dinledik...
Saat 9.25 falan gibi çıktık Evrim'den, Ghetto'ya gitmek üzere... Yerini de bilmiyorduk... Dengesiz Herifler'i yakalarız dedik, 9.30 görünüyordu çünkü saati... Nasıl olsa geç de çıkarlar falan diye gittik... 9.40'da falan varmıştık Ghetto'ya... Yoldan bizi arkadaşlarım aldılar, götürdüler... Bu arada onlara sesleniyorum burdan; siz sarhoşsanız, ben değilsem, lütfen ayılın da gelin! Zira Can bana bulduğu gözlükleri 5 kere falan anlattı... Yaklaşık 25 kere falan dans ettirmeye çalıştılar, Can beni havaya falan kaldırdı ve herkes bağırmaktaydı! Neyse gittik, eğleniyoruz falan... Saat 10 oldu, Dengesiz Herifler indi sahneden! "Ee, yarım saatlik miymiş??" diye şaşırdık biz... İstanbul Ska Foundation'ı pek beğenmedik...
Deal's Gone Bad iyiydi, saksafoncularını çok beğendik... Bir de ben "Deal's Gone Bad"in yanında "Chi", The Toasters'ın yanında "USA" yazında Deal's Gone Bad Çinli sanmıştım, çok heyecanlanmıştım... Değilmiş, Chicago demekmiş o meğer... Çok üzüldüm falan... Bir de tüm gece ben bunlara nedense "Are We There Yet?" diyip durdum... Sanki adları öyeymiş gibi geldi bana... Sallandık biraz bunlarda... Bu arada ellerini yanlara aça aça, millete yumruk ata ata ilerleyen bi hatun önümüzden geçti; önümdeki oğlan da kıçına tekme attı bunun... Hatun bir anda Evrim'e dönüp garip garip el hareketleri yapıp galiba küfür etti... Ne dediğini duymadı kimse...
Ve Toasters çıktı... Evet adamlar sağlamlardı baya... Onda dans da ettim azıcık... Zorla çekip dans ettirdiler daha doğrusu... Oysa ki ben düz taban bir insanım, taban düşüklüğü var bende... Bile bile dans etmiyordum... Kendimi biliyorum çünkü, dayanmaz o bilekler o kadar saat ayakta durup bir de dans etmeye... Birileri sahneye çıktı, vokal amcam da haklı olarak "Vat dı fak ar yu duin on may siteyc?! Get davn!" dedi... Sonra millet yuhaladı falan bunları... Ayıp ettiler... Neyse efenim 1'de çıkacak dedikleri Toasters 12'de çıktı... 2'de bitecek dedikleri konser de 1'de bitti... Hayatımda ilk defa gittiğim bir konser duyurulduğu saatten erken bitti... Çok acaipti...
Konserde çok acaip insanlar vardı bu arada... İnsanlar "ne yapsak da farklı olsak" demişler heralde, çok yaratıcı saçlar vardı... Gariplerdi...
Sonra da gittik tantuni yedik, eve gittik... Evrim'in telefonla garip bir işi vardı, devamlı "zart, zort" diye sesler çıkararak bir şeyler yaptı, ben uyudum... Sabah uyandırdı beni, kahvaltı falan ettik Seinfeld izleyerek... Çilek yedik sonra... Akabinde de dışarı çıktık, o otobüse gitti ben de dolmuşla eve döneyim dedim... Kalktığımdan beri de "Jenny Owen Youngs - Coyote" söylediğim için onu dinlemeye karar verdim... Sonra hiç hoş olmayan bir gerçekle karşılaştım; iPod'um çıkdırmış! Geçenlerde bir sürü Macy Gray atmıştım, sonra yok olmuştu onlar... Sonra onları çıkarıp bir daha atmıştım falan... Bu sefer de Jenny Owen Youngsların yarısı kaybolmuş... Neyse dedim, o kadar kabanlı insanın yanında bindim dolmuşa tişörtümle... Yanıma da güzel bi hatun oturdu zaten... İlk defa Merkezkaç Kuvveti'ne şükranlarımı sundum... Evime geldim... O zamandan beri de tembellik yapıyorum... Bir de sanırım yazın 3 günlüğüne falan Paris'e gitmeye karar vermiş olabilirim...
1 haftadır hiç normal sigara içmemişim bu arada, onu fark ettim... Ayrıca kendimi çok kötü hissediyorum ben yaa... Niye sevmediğim biriyle çıkıyorum ki?? Çok saçma aslında... Öff... Gidip Dicitürk izleyeyim ben hazır bulmuşken... Hati bakalım gittim ben...
2 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder