Uzun zamandır yazmıyordum ama çabuk tükettiğim ve artık yazmak istemediğim için değil... Daha çok yazmak istediğim şeyler çok geniş kapsamlı olduğu ve yazmaya üşendiğim için... Ama bugün hastayım ve yazacak bol bol vaktim, yapacak hiçbir şeyim de yok... O yüzden başlayabilirim yazmaya tekrardan...
Pazartesi günü sayın Obama geldikleri için Ankara'ya, yaklaşık 7 saat okulda mahsur kaldım... Yollar kapalıydı... İlk defa evimi çok özledim... Ama madem bol bol vaktim var, madem hızlı bir internet var, ne zamandır başlamak istediğim dizilerden birine başlayayım dedim... Bunun üzerine The L Word'e başladım... Yalnız şunu fark ettim ki The L Word okulda 1389728361278 kişinin içinde izlenecek bir dizi değilmiş... Bazı sahnelerde kendimi resmen porno izliyormuş gibi hissettim... Diziye genel olarak bakarsak oldukça hoş bir dizi ama kalabalık içinde olunca hiç hoş olmuyormuş meğer... Ama tabii ki Katherine Moening tarafından oynanan Shane karakterine hayran olmuş bulunmaktayım... Sonuç olarak tavsiye ederim aslında diziyi... Herkese değil ama... Öncelikli kriter homofobik olmamak mesela...
Onun dışında bugün 2. kez de Cuma günü mahsur kaldım okulda... Film gecesine kalalım dedik... Zira çizgi filmler (sırasıyla Madagascar, Wall-E, Ice Age, Ice Age II, The Incredibles ve Ratatouille) gösterilecekti... Her şey gayet güzel başladı... Yiyecek içecek de depolamıştık üstelik... Pijamalarımızı falan giydik... İlk film gayet güzel geçti... Aslında devamı da güzel geçerdi de ben gece geç yatmış sabah da erken kalkmıştım... Üstelik Wall-E'de hiç konuşma olmaması da hiç hoş değildi... Zaten ben Wall-E'de uyumaya karar vermiştim... Filmlerin sıralarını bilmiyorduk ve ben sadece Ratatouille'u izlememiştim... Onu izlerim diye umuyordum ama dediğim gibi, tamamını izleyebildiğim tek film Madagascar oldu... Koltuklar çok rahatsızdı, şortlu olduğum için üşüyordum, su almayı unutmuştuk... Bütün bunlar bir araya gelince bizde bir eve gitme isteği baş gösterdi... Tek sorun o saatte şehre servis olmamasıydı... Gece, 2 gündür 38.5 derece ateşle yatmamla sonuçlandı... Üstelik Ratatouille'u da izleyemedim...
Bu arada Lily Allen'ın yeni albümüne aşık oldum... Bıraktığınız gibi tam gaz Kid Sister, Britney Spears ve Laura Marling dinlemeye devam ediyorum... Laura Marling konusu da hakikaten ilginç geliyor bana... Bugüne kadar sanıyorum hiçbir albümü baştan sona beğenmedim, "Alas, I Cannot Swim" hariç... Ve saatlerce dinliyorum... Saatlerce! Kendime inanamıyorum bazen... Sanırım son birkaç yılın en iyi albümü bu...
Söylemeden geçemeyceğim, Batman'e bir kez daha sinir oldum... Batman sanırım en sinir olduğum çizgi roman kahramanı... Ölsün lütfen...
Son zamanlarda içmiyorum pek... İçersem de az içiyorum... İçme ihityacı çok hissetmiyorum... Canım da eskisi kadar yanmıyor... Yine de hiç içmiyorum demek de değil bu... Üstelik sanırım ben iyileştiren de alkol oldu... Onu seviyorum...
Sonunda spor yapmaya başladım... Geçen hafta Can Koçak ile ilk basketbol seansımızı gerçekleştirdik... Bu hafta da hast olmasaydım devam edecektik ama hasta oldum ne yazık ki... Önümüzdeki hafta da ne yazık ki İstanbul'da olacağımız için yine olmayacak ama sonra tam gaz devam!
İstanbul'da olmam da ne yazık ki falan değil aslında... Son derece Ska Circus izlemeye gidiyorum... Çok da keyifli olacağa benziyor... Bol bol ska dinleyip skank yapmayı planlıyorum... Tabii önce iyileşmem lazım...
P.S: İkinci Yazı'dan sonraki tüm sarhoşluklarım çok eğlenceliydi!
----------------
Now playing: Britney Spears - Im A Slave For You
via FoxyTunes
3 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder