3 yıl önce
6 Mayıs 2009 Çarşamba
Kırk İkinci Yazı
Msn'e kafam girsin, tamam mı?? Viskiyi bu kadar pahalı yapan tüm insanlığa da kafam girsin... Adam gibi bir içelim edelim dedik okulun şenliğinde, sonuç olarak 90 lira sadece içkiye verecek gibiyim... Geriye kalan 10 liramla da sigara paramı bile karşılayamayacağım... Yol parası hakkındaysa hiçbir fikrim yok... Üstelik canım istediğinde "beni alsanaaa" diye aradığım özel şöförüm babam da Almanya'da olacak... Yarın 6'da Kızılay'a inmem gerekmesine de kafam girsin... Okulda beklesem ayrı dert, eve gitsem ayrı dert... Ayrıca sigara neden bu kadar kokulu?! Biraz kokusuz olsa bence kimse rahatsız olmaz, her yerde de içeriz yani... Tamam, insanlar yine "sağlığa zararlı bık bık" yapar ama bariz bir rahatsızlık olmadığı zaman çok da takmazlar bence... Geçen gün de bu konuda arkamdan vuruldum zaten... Ben ki sigaranın bırak pasif içildiğinde, aktif içildiğinde bile zararının yararından az olduğuna inanan bir insanım; benim arkadaşım nasıl sigara yasağına "iyi oldu" der?! Sana da bu lafın için kafam girsin sayın Ayşegül! Sizlerle Şubat 2008 sayılı Roll dergisinin arka kapağındaki bu yazıyı paylaşmak istiyorum ve bu kadar uğraşmama değsin, okuyun lütfen... "Sigara Yalanları" diye geçiyor yazı... Önceki blogda kendi kendine silinmişti yazı, umarım böyle bir saçmalık olmaz...
Yüzlerce yıldır, dünyanın her yerinde , tütün insanoğlunun dostudur. Rahatlamak için, uyarılmak için ve çeşitli hastalıkların tedavisi için kullanılagelmiştir, sosyal ritüellerin temel unsurlarından biridir.
Bir dakika, çizin bu lafları! Sigara içmek kaçınılmaz olarak ölümünüze yol açacak rezil, iğrenç bir alışkanlıktır. Kimse isteyerek sigara içmez, tiryakiler sigara şirketleri tarafından kandırılmış acınası müptelâlardır. Tütün kökü kazınması gereken bir vebadır. Ben de, birkaç yıl öncesine kadar birinci paragrafa değil, ikinci paragrafa inananlardandım. Mülayim bir tiryakiydim ve az kalsın sigarayı bırakıyordum. Fakat, sigara aleyhtarı kampanyaların histerisi ve iddialarındaki çelişkiler şüphemi cezbetti. O günlerden beri sigara meselelerini derinlemesine irdeliyorum. Dosyalar dolusu istatistiği inceledim, doktorlarla ve akademisyenlerle görüştüm, bir yığın araştırmacı ve aktivistle temas kurdum. Ve şu kanaate vardım: Sigara içmenin tehlikeleri -ve özellikle "pasif içicilik"- ziyadesiyle abartılıyor. Bu, bilimdan çok siyasetle, güç ilişkileriyle ve kâr maksadıyla alakalı bir abartma.
İnsanın kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden birinin sigara içmek olduğu konusunda "bütün uzmanlar hemfikir". Vaktiyle "bütün uzmanlar" mastürbasyonun körlüğe yol açtığı, eşcinselliğin hastalık olduğu, marijuananın insanı cinaî manyağa çevirdiği konularında da hemfikirdi.
Günümüzde kansere kafayı takmış durumdayız. Bu belki tıbbın ve bilimin kanser karşısındaki çaresizliğinden kaynaklanıyor. Küçümsemek gibi bir maksadım yok, babam kanserden öldü. Yine de, günah keçisi aramakta fazlasıyla yobaz olduğumuzu düşünüyorum. Medyadaki taze haberler saç boyasının, meşrubatların ve oral seksin kansere yol açtığını iddia ediyor.
Akciğer kanseri, sigarayla en sıkı irtibatlandırılan hastalık. Ancak bu irtibat, neden-sonuç ilişkisiyle değil istatisliklerle kuruluyor. Bir başka değişle sigara tiryakilerinin akciğer kanserine yakalanma risklerinin daha yüksek olduğu istatistiklere dayanılarak söyleniyor, sigaranın kansere yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanarak değil. Bu, ilk başta verdiği izlenimden çok daha önemli bir ayırım. Sigara aleyhtalarının iddiaları istatistiklere dayanıyor, ancak istatistikler bilim değildir.
İnsanlara sigarayı bıraktırarak akciğer kanserinin azaltılması fikri anlamlı geliyor. Ne var ki, sigarayla akciğer kanseri arasındaki ilişki, sandığımızdan çok daha zayıf.
Genel konsensüs Sir Richard Doll'un 1950'li ve '60'lı yıllarda yaptığı ve hâlâ "temel ölçü" addedilen araştırma yankılıyor. Doll'a göre 100 bin tiryakiden 160'ı akciğer kanserine yakalanırken, sigara içmeyen 100 bin kişi içinde akciğer kanserine yakalananların sayısı 7. Yani sigara içenlerin, içmeyenlere kıyasla akciğer kanserine yakalanma ihtimali 24 kat fazla. Yüzde olarak söylersek yüzde 2.4. Yüzde olarak ifade edilen "risk"lerden şüphelenmek gerekiyor. Zira, bu yüzdeler bilgilendirmekten çok korkutmayı hedefliyor.Doll haklı olsa bile, sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanmama olasılığı yüzde 98. Bu, aynı verilerin başka türlü sunulması veya ambalajlanmasından başka bir şey değil. Ama kulağa daha az korkutucu geldiği âşikar. başka birçok çeşitli istatistik daha var. Amerika'nın yerlileri, beyaz Amerikalılara kıyasla akciğer kanserine yüzde 50 oranında daha az yakalanıyor -beyaz Amerikalılardan çok daha fazla sigara içtikleri halde. Sigara içen Çinli kadınların sayısı çok az, buna mukabil dünyadaki en büyük akciğer kanseri yüzdesi onlarda. Akciğer kanseri dünyanın her yerinde 1930'lardan beri sürekli artıyor, ancak sigara tiryakiliği ise giderek azalıyor. Japonya, dünyanın en çok sigara içilen ülkelerinden olduğu gibi, yaşam süresinin en uzun olduğu iki-üç ülkeden biri. Bununla birlikte, Japonya'da son 30 yıldır akciğer kanseri ve kalp hastalıkları sürekli artıyor. Bu artışın sebebi, beslenme alışkanlıklarının ve hayat tarzlarının giderek Amerikanlaşmasıdır belki de.
Akciğer kanseriyle ilişkili 40 civarında faktör söz konusu, fakat bu hastalığı sigarayla ilişkilendirmek en kolayı. ABD Sağlık Genel Müdürlüğü, sigaranın kansere yol açabileceğini 1964'te ilan etmişti. O tarihten bu yana çok sayıda insan sigara içmeyi bıraktı. Ama ne kadar çok insan sigarayı bırakırsa bıraksın sigara aleyhtarı yobazlar tatmin olmuyor. Onun için dikkatlerini şuna yoğunlaştırıyorlar: "Sigara bağlantılı hastalık." Bu, sigara aleyhtarlarının en zekice buluşu. Bir hastalığın "sigara bağlantılı" olması, o hastalığın sigaradan kaynaklandığına dair elimizde herhangi bir kanıt olduğu anlamına gelmiyor. Sadece, birilerinin sigaranın o hastalığa yol açan faktörlerden biri olduğuna karar verdiği anlamına geliyor.
Eski, ama ihmal edilen bir aksiyom var: Zehiri zehir yapan dozudur. Küçük bir doz arseniğin bir sakıncası yok, ama fazla içilen portakal suyu ölümcül olabilir. Ilımlı tiryakiliğin -günde on sigara civarı- zararlı olmadığı, aksine faydalı olduğu yönünde birçok kanıt mevcut. Verdiği zevk bir yana (bunun elbette günümüz tıbbında yeri yok), stres azaltıyor, kilo kontrolünü destekliyor ve birçok hastalığın semptomuna, örneğin Alzheimer'a, Parkinson'a, bağırsak ve rahim kanserlerine iyi geliyor.
Pasif içicilik (ya da Çevresel Tütün Dumanı - ÇTD) sigara aleyhtarlarının kutsal kâsesi. Çünkü, ÇTD'nin zararlı olduğu kanıtlanırsa -en azından öyle algılanırsa- tiryakilerin hak, tercih, tolerans gibi gerekçeleri bertaraf edilecek. Dünya Sağlık Örgütü'nün 1975'teki konferansında, Britanya'nın Sağlık Genel Müdürü Sir George Godber şöyle diyordu: "Aktif içicilerin çevrelerindeki insanlara, özellikle ailelerine ve çocuklarına zarar verdikler algısının yaygınlaştırılması zaruridir." Ve böylece ÇTD araştırmaları furyası başladı.
Pasif içiciliğin zararlı olmadığına zerre şüphem yok. İnsanlar dumandan hoşlanmıyorsa, havalandırma tertibatları geliştirmeli. O da yetmiyorsa ayrı mekânlar olmalı.
Havalandırma tertibatları, sigara içilen mekânlardaki havayı, şehrin sokaklarındaki havadan daha temiz hale getirebiliyor. Yapılan ölçümler şunu gösteriyor: Sigara içilen ve havalandırma tertibatı olan bir mekânın havası, sigara içilmeyen fakat havalandırma tertibatı olmayan bir mekânın havasından daha temiz. Sigara yasağının büyük bir tahribat yaptığını düşünüyorum. Bu tahribat sadece ekonomik değil: Hoşgörüsüzlüğü, toplumsal gerilimi ve gammazlama kültürünü besliyor, her türlü toplum mühendisliğine örnek teşkil ediyor. Ama, en çok hakikati tahrip ediyor. Amerikan Bilim ve Sağlık Konseyi'nin tütün dostu olmayan başkanı Elizabeth Whelan şöyle diyor: "ÇTD'nin kronik hastalıkların oluşmasında rol oynadığı iddiası, bilimsel dayanaktan yoksun. Pasif içicilikle erken ölüm arasında ilişki kurmak gerçekleri eğip bükmektir."
Dünyada 1.2 milyar tiryaki var. Onları, sigaranın ölümcül, kendilerinin de tedaviye muhtaç müptelâlar olduklarına inandırırsanız, fermakolojik nikotin için -bant, sakız, sprey- devasa bir piyasanız var demektir. Tiryakiler ayrıca antidepresan ilaçların da hedef kitlesidir.
Farmakoloji endüstirisinin sigara aleyhtarı kampanyanın motoru olması tesadüf değil. Johnson and Johnson sigara aleyhtarı kampanyalar için yarım milyar dolardan fazla para harcadı., sigara aleyhtarlarının alıntı yaptıkları araştırmalar şu veya bu biçimde ilaç şirketleri tarafından finanse ediliyor. İlaç şirketlerinin sigara yasağından yana tavır alan siyasetçileri ödüllendirmesine dair yığınla örnek var.
Bu adamlar muharebelerin birçoğunu kazanıyorlar, ama savaşı kazanamayacaklar. Kısa vadede, sadece tiryakiler için değil, hayat tarzları "riskli" ve "sağlıksız" olan herkes için işler kötüye gidecek. "Haklarımız" için yalvarıp yakarmanın manası yok, zira hem intihar eden, hem de cinayet işleyen insanlar olarak görülüyoruz. Yapmamız gereken, sigara aleyhtarlarının bilimsel sahtekârlıklarını ve çıkar çatışmalarını hedef almaktır. Bunlar mahkeme salonunda kanıtlanabilir şeylerdir.
Evet, yukarıdaki yazı Joe Jackson'ın "Sigara, Yalanlar ve Devlet" başlıklı makalesinden kısaltılarak alınmıştır... Şimdi dağılın!
----------------
Now playing: Flo Rida Ft. Kesha - Right Round
via FoxyTunes
Bunlar varmış bu yazıda:
bilkent,
çtd,
joe jackson,
mayfest,
msn,
para,
pasif içicilik,
sigara,
sigara yalanları,
viski
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder